26 Nisan 2010 Pazartesi

Yaşlıların önüne geçilmez özgürlüğü

Yaşlılar biz uyuz gençlerden kesinlikle farklıdır. Yaşlı insanlar tuhaf bir şekilde tüm dünyayla barışıktır sanki. Vapurda, otobüste hiç fark etmez herhangi bir yerde bir yaşlıyla yan yana gelecek olursanız o size soracak bir şeyler elbet bulur ya da isteyecek bir şey sizden. Bunu olumsuz bir şey olarak görenler vardır. Sıkılanlar, off puff edenler. Evet itiraf ediyorum ben de o uyuz insanlardan olabiliyorum bazen. Yani sıkılabiliyorum onlardan ve konuşmak istemiyorum. Ama artık değişiyorum sanki. Bende de bir konuşma isteği oluyor sanki, tuhaf. Ama burada sözünü edeceğim konu daha farklı.
Biraz önce düşündüm de değişik geldi. Yani hani bizler bir çok ortak özelliğimiz olsa dahi birbirimizle konuşacağız iki kelam edeceğiz diye ödümüz patlıyor. Burada bizlerden kasıt yaşça daha genç insanlar. Yani bir nemrutluk var bir çoğumuzda. Ama yaşlıları bir düşünsenize ne kadar özgürler bu konuda.
Sizi beğenseler konuşmaya başlarlar “ahh ne güzel kızlar değil mi Hümeyra, bak biz de böyle değimliydik bir zamanlar” gibi…
Ya da
- okuyor musun evladım,
- evet teyze ya da amca
- oku evladım oku, okumak gibisi yok, ekmeğini eline al, kocanın eline bakma
Gibi…
Ya da
- evladım şu otobüsün numarası kaç?
- 17 teyzecim
- Heee o değilmiş. Ah evladım işte gitti iyice gözler artık, yaşlılık çok zor gençliğinizin kıymetini bilin.
Gibi gibi devam edebilir bunlar. Ama özünde demek istediğim şu; bu insanlar sizinle sizden 10 kat özgürce dialoğa girerler. Çekinmezler, gocunmazlar. Biz kasım kasım kasılırken onlar rahtlıkla istedikleri her şeyi dile getirirler hatta bazen saygısızlık ettiğinizi düşünürlerse azarlayıveririler sizi. Hakları vardır çünkü sizden çok uzun süredir bu dünya üzerindedirler. Ve dediğim gibi çok daha özgürdürler.
Hadi azıcık yaşlanalım, hadi etraftaki insanları kaçırmayalım, hadi ne biliyim işte:)

19 Nisan 2010 Pazartesi

Kadın var, erkek var...

Kadın var ufak tefek, görsen çocuk dersin. Kadın var kendinden emin. Kadın var güzel sayılmaz ama kadındır ki o sevilir epeyce. Bu nasıl olur kadın bilmez.
Kadın var aklındakiler sınırsız ama aynı kadındır ki o kendi sınırlarla dolu. Aklı sonsuz özgürlüklere gebe, kendi yaşamadığı ve yaşamayacağı her şeyi kabul edilebilir görmekte. Bu nasıl bir çelişkidir ki aynı kadının bedeninde yer edebilmiş. İnsanın sonsuzluğuna inanır ki o tekdir der bildiğimiz kadarıyla hayat, eğer der gelmeyeceksek bir daha dünyaya. Ama tırmanmaz dağlara ya da çıkmaz sırt çantasıyla keşiflere ama aklı özgürdür, dolaşır sonsuzca tüm labirentlerde, onları keşfetmeye çalışmanın azmiyle.
Kadındır ki o hep bir şeyleri ve birilerini suçlar yapamadıkları için bugüne kadar ama durur sonra ve bir kabullenişle farkına varır eksiklerin yavaşça. Bu dünya der, ne büyük, ne sonsuz, ne uçsuz, ne bucaksız. Uçlar ve bucaklar birbirine karışır. Ve kadın erkeğe yaklaşır. Ve kadın bilir erkeği, sever, hayatına alır. Ama büyüme deva eder. Hayat devam eder. Dünya farklılaşır zaman zaman o erkekle bağlantılı olur bir çok şey. Ama sakın kaybetme sakın unutma kendini. Kendi halini der kendi kendine.
Kadın var öyle, kadın var böyle tıpkı erkek gibi. Çeşit, çeşit, renk renk…insan var. Sen varsın, ben varım.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Sıkılıyorum

Ben sıradan bir insanım ya da öyle olduğumu sanırdım ama sanırım benden de sıradanlar var. Ve ben sanırım onlardan çok sıkılıyorum. Kastettiğim hayatındaki yaşayışıyla ilgili değil insanların. Kastettiğim kafalarının içi. Fikirleri. Fikirleri ya da fikirsizlikleri sıkıyor beni.
Hani böyle kavga edesim geliyor bazen. Offf diyesim geliyor. Sıkılıyorum. Sakın birileri buraya aman tanrım ne kadar kendini beğenmişsin falan diye yorum yapmasın işte onlardan da sıkılırım çünkü bu dediğimi anlamamaktır.
Sıkılıyorum işte ne yapayım.

Kendine Dışarıdan Bakmak

Okuduğum kitaptan ilham aldım bu konuyla ilgili. Bir bölümünde bundan bahsediyor derinlikleriyle.

Kendimize gerçekten dışarıdan bakabilsek. Ama mecazi anlamda değil söylemeye çalıştığım, tam olarak maddi anlamda dışımıza çıkabilsek. Ayrılsak bedenimizden ve dışarı çıksak. Öylece izlesek kendimizi özgürce. Yorumlasak kendimizi diğerleri gibi. Acımasızca belki. Ama yapamayız bence, içimizdeki o ego izin vermez bize, izin veremez. İçimizdeki o şey bize izin veremez.

Sizce?

8 Nisan 2010 Perşembe

Tuhaf bir huzursuzluk hali...

Hissettiğim şeyi tam olarak tanımlayamıyorum.
Tuhaf bir huzursuzluk. Güvensizlik.
Yalan mı acaba'nın insana düşündürdükleri?

Yalan nasıl bir şey ki insanları böylesine hakimiyeti altına alabiliyor? Nasıl bir şey ki insanlar onsuz yaşayamıyor. İş hayatı, özel hayat hepsinde hep bir yerlerde olmak zorunda mı?

Saygısını yitiriyor insan yalanla yüzleşince.
Öyle tuhaf ki, kendini daha değerli görmeye başlıyorsun. Belki yanlış ama durum bu. Ben senden bir adım öndeyim çünkü ben hayatıma yalanı bu oranda sokmadım. Varsa da inanılmaz zararsızca var. Saplantı halinde değil. Her anım onunla geçmiyor.

Bazı işler var mesela yalansız yapılamaz. Siyaset gibi, reklam gibi ve bazı işler var yine yalanla yapılamayacak; bilim insanlığı gibi, öğretmenlik gibi. Ne tuhaf.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Bilmem, sizce?

Yazabilmek, yazı bilmek, yazmak, yaz...yüzebilmek, yüzmek, yüz, yüzün, yüzüm...söylemek, söyle, söyleyebilmek...sevebilmek, sevmek, sevilmek, seven, sevilen, sevgili, sevişmek...
Dalabilmek, dalmak, dalak, dalmayak:), dalgalanmak, dalga geçmek belkide. Dar, daralmak, daraşmalık, dargın. Gitmek, gitmemek, gidememek, giden, gitmeyen, gidilen, git. Kalmak, kalamamak, kalamayan, kalan, kal.
Anlamak, anlamamak, anlamlı, anlamsız, anlaşılmak...


Nasıl yani?
Bilmem...öyle işte.
Sizce?

6 Nisan 2010 Salı

AMAN TANRIM 30’A ÇEYREK VAR VE BEN HALA YALNIZIM!

Şimdi ne olacak? 30 oluyorum şimdi ne olacak? Biri bana cevap versin. “Evde mi kalıyorum?” hani evlenecektik? Hani hayaller vardı? Birbirimizin düğününde göbek atacaktık? Ne zaman olacak bunlar? 30’a çeyrek var, ne ara olacak tüm bunlar? :)
Bu yakarışa ya siz sahipsinizdir ya da yakın bir arkadaşınız. Üniversite biterken yani 20li yaşların başında hayatınızda bir adam varsa ya artık evlilik yolunda ilerliyor olursunuz ya da genelde erkek bu durumdan yani “işin ciddiye binmesi” durumundan ürkerek ilişkiyi bitirir ya da karşı tarafın bitirmesini sağlar.
Ve biz 30’lara yaklaşan kadınlar hala yalnız isek bizi bir panik sarmaya başlar. Hele bir de çocuk sahibi olmayı planlayan bir kadın iseniz işte o zaman kafanız daha çok karışır. Çünkü etraftan “e ama evlen artık evladım bak daha çocuk yapacaksın yaşın geçiyor” gibi söylemler duymaya başlarsınız.
Off yani. Neden bunu erkeklerden ziyade kadınlar yaşar? Neden bunu da birçok şey gibi toplum ısrarla bizim omuzlarımıza yükler? Nasıl bir baskıdır bu? Hiçbir erkek duydunuz mu bu durumdan şikayetçi olan. Aksine onlara ısrarla her şeyi yaşa sonra evlen diye nasihatlar edilir. Aman tanrım ya bu nasıl bir çifte standarttır. Sana yaşama ona yaşa diye ısrar ederler. Ve sonuç olarak inanılma sağlıksız bireyler ve ilişkiler ortaya çıkar. Sonra da neden yürümüyor bu ilişkiler denilir. Evet abi yürümez tabi. Sonuçta eşit değiliz ki. Yani bize sunulanlar ve yasaklananlar eşit olmadığı için siz zincirleri kırmış bir kadın bile olsanız olmaz. Aşamazsınız bir yerde takılır kalırsınız, ilişki bir yerde takılır kalır. Ne fena.
Aslında gerekli midir her kadın için evlilik ya da aynı şekilde her erkek için. Değildir. Ama özgür bırakmıyorsunuz ki onları rahatça bir evleri olsun, yalnız ya da erkek arkadaşlarıyla mutlu oldukları sürece birlikte yaşasınlar. Olmuyor. İşin zor tarafı; anladığım kadarıyla siz büyüdükçe İlişkiden beklentileriniz de büyüyor. Dün bir arkadaşla sohbet ediyorduk ve bir saymaya başladı ki, aklınız durur :) benim önümden yürürken kapıyı açıp beklesine kadar geldi mevzuu :) artık gerisini siz tahmin edin:P ama gerçekten öyle büyümek, kadın gibi hissetmek falan giriyor sanırım artık devreye. O yüzden bu başka bir yazı konusu olacak sanırım :)
İşin duygusal kısmına gelince ise işte asıl önemli olan kısım burası. İşte o zaman hak veriyorum bazı serzenişlere. Çünkü şöyle gibi oluyor sanırım; yıllar geçiyor ve yalnız geçiyor. Bir sevgili olmayınca derdine ortak, sanki hayat hep onu bulmaya çalışmakla geçiyormuş gibi. Hayatı paylaştığın biri olduğundaysa dinginleşiyor hayat sanki. Her şey o demiyorum kesinlikle ama insanın hayatının oldukça büyük bir kısmını kaplıyor sanırım ve bu nedenle de insanı rahatlatan bir unsur oluveriyor yanıbaşındaki kişi.
Hani derler ya henüz evlenmemiş arkadaşlara; acele et iyiler erken kapılıyor diye :) Bu saçma lafa inanır oldum ya. Yani sanki gerçekten etrafta hayatı paylaşacak birileri kalmamış gibi :) yok canım o kadar değil, değil mi? :P

2 Nisan 2010 Cuma

Serzenişteeeeeeee...

Üniversite 3’teydim sanırım Vega’nın bu şarkısı çıktığında ya da 4 de olabilir.
“Biraz sev sakinleşir sevdiğinim ben işte,
Boş ver sev sakinleşir sevgilin serzenişte, serzenişşşteee…”
Bağıra bağıra söyler bir yandan da dans ederdim odamda. Geçenlerde tekrar dinledim bu sefer evimin salonunda bağıra bağıra söyleyip dans ettim :) çok keyifli bir şarkı benim için. Sözleri de bir yandan pek manidar. Nasıl manidar? Şöyle ki; hani böyle bazen trip yaparsınız sevgilinize, bazen bilmezsiniz bazen de bilirsiniz ki anlamsızdır ama olsun yine de yapmak istersiniz. İşte o zamanlarda istersiniz ki ya da ben isterim ki sevgilim de bana ilgi göstersin. Sevsin, sarılsın, sakinleştirsin. Ama olmaz, bizde öyle olmaz. Ben trip yapıyorsam sevgilim de derki; bu çok saçma, bu sence normal bir tepkimi falan, filan…eee ne olmuş yani? Her şey normal mi olmak zorunda? Değil. O an mantıkla yaşamıyorsun ki, sadece duyguların biraz karışıyor. Ne olur yani sayın çok gururlu ve ultra mantıklı aşıklar sevgililerine mantık dışı bir ilgi gösterseler.
Sizlere sesleniyorum trip yapıldığında mantıklı açıklama yapmaya çalışan diğer kişi; şarkının da dediği gibi, biraz sev sakinleştir sevdiğin o işte. Boş ver sev sakinleşir sevgili serzenişte…serzenişteee :)

1 Nisan 2010 Perşembe

40 Kural

Elif Şafak Aşk'ı okuduysanız belki bu 40 kurala tekrar göz atmak istersiniz. Bu inanç meselesinde çok söz her zaman tehlikelidir. Herkes aslan kesilebilir savunduklarıyla ilgili bir anda. Bu sebeple sadece okumak isteyenlere :)


1. Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

2. Kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil!

3. Kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

4. Kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.

5. Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:
Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

6. Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

7. Kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

8. Kural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

9. Kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

10. Kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

11. Kural: Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

12. Kural: Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

13. Kural: Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı, hoca ,şeyh, şıh var. Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutup da ona hayran olmaya değil.

14. Kural:Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

15. Kural: Allah, içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür. Tek tek her birimiz tamamlanmamış bir sanat eseriyiz. Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermek için tasarlanmıştır. Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.

16. Kural: Kusursuzdur ya Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaratılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne layıkıyla sevebilirsin.

17. Kural: Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

18. Kural: Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil bizzat içimizde bir sestir. Şeytanı kendinde ara, dışında, başkalarında değil ve unutma ki nefsini bilen Rabb’ini bilir. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradan’ı tanır

19. Kural: Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

20. Kural: Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

21. Kural: Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek,kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

22. Kural: Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur. Ama bekri aynı namazgaha girdimi orası ona meyhane olur. Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.

23. Kural : Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret. Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki ağlar, perişan olur onun için. Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı , kırar ve atar. Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi ne ifrattadırne tefritte. Sufi daima orta yerde…

24. Kural : Madem ki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi, attığı her adımda Allah’ın yeryüzünde ki halifesi olduğunu hatırlayarak , buna yakışır soylulukta hareket etmelidir. İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile, gene de başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

25. Kural : Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an da burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

26. Kural : Kainat yek vücut, tek varlıktır. Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır. Sakın kimsenin ahını alma; bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma. Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.

27. Kural : Şu dünya bir dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır, şer çıkarsa sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.

28. Kural : Geçmiş zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Sufi daima şu anın hakikatini yaşar.

29. Kural : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten,”ne yapalım, kaderimiz böyle” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin, ne de hayat karşısında çaresizsin.

30. Kural: Hakiki sufi öyle biridir ki başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa, hatta iftiraya uğrasa bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez. Sufi kusur görmez kusur örter.

31. Kural: Hakk’a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp… Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bunda ki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise, ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

32. Kural: Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki Allah’a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!

33. Kural: Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışında ki biçim değil içinde ki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

34. Kural : Hakk’a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır; emin bir beldede yaşar.

35. Kural : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içinde ki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi. Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

36. Kural : Hileden,desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz. Sen sadece buna inan!

37. Kural :Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında olur. Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır; bir de ölmek zamanı.

38. Kural : Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım? Diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık!
Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

39. Kural : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Her şey yerli yerinde kalır, merkezinde… Hem de bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz.
Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.

40. Kural : Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk’ın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.

Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde..