11 Mayıs 2010 Salı

Yeniden doğar mıyız sizce?

Size de olur mu bilmem ama ben bazen, çok ciddi anlamda, bir kez daha dünyaya gelecekmiş gibi hissediyorum. Belki de öyle düşünmek istiyorumdur. Çünkü bazı şeyler çok tuhaf geliyor. Bu hayatta edinemediğimiz şeyler belki diğer hayatta bizimle olur. Maddiyat değil kastettiğim. Yani o da olabilir tabi, fena mı olur bir daha dünyaya gelsek ve zengin olsak. O başka ama esas olan ilişkiler üzerine. Yani benim durup düşününce aklımı kurcalayan konu bu. Mesela bir daha dünyaya geldiğimde abim olsa, ablam ya da kardeşim ya da hepsi. Mesela babamı tanıyabilseydim bir dahaki hayatımda.
Düşününce çok acımasızca gelmiyor mu size de? Yani bir hayat sunulmuş size ama siz o hayatta çok çirkinsiniz mesela ya da çok fakir, çok kısa ya da çok uzun, anneniz olmamış ya da babanız, evlenmemişsiniz hiç ya da sevgiliniz olmamış. Hiç sevişmemişsiniz mesela. Ya da hiç çocuğunuz olmamış ya da hiç yaşlanmamışsınız, yaşlanamamışsınız.
Yaşayamadığımız tüm duygular yaşayamadıklarımız olarak kalacak. Eksiklerimiz orada öylece dikilecek. Alaşağı edemeyeceğimiz gerçeklerimiz karşımızda dim dik duracak. Ve hayat bu diyecek yanımızda bir ses.
Ve öylesine tuhaf bir şekilde kabullenmişiz ki bu gerçeği. Durup düşününce nasıl ya diyor insan? Nasıl yani? Hiçbir alternatif yok. Bunu yaşayacağım ve bitecek her şey, öyle mi?
Belki de değildir.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Anneler ve Kızları

Hayır bu bir "anneler günü de yaklaştı" yazısı değil. Bu içinde bulunulan durum. Bu nerdeyse tüm anne ve kızların, tahmini içinde bulunduğu durumun bir dile gelişi.

Nerden başlasam? Nasıl anlatsam? Bilmiyorum aslında. Nasıl bir şey olduğunu gerçekten tam olarak bilmiyorum ama tuhaf bir ilişki bu. Çok seversin hani. Herşeyden çok, çoğu zaman. Ama sanki kızlar ve anneler farklıdır. Baksanızıa yazamıyorum bile. Mesela erkekler ve annelerinin ilişkileri hep başka türlüdür. Ya çok üzenleri vardır ya da sonsuz bir anlayış yumağıdırlar birbirlerine karşı.

Kızlarla tuhaf bir gerginlik vardır. Daha çok tartışılır anneyle. Seni tanısın anlasın istersin. Ama bir yandan da öyle sen çok çaba sarfetme bunun için o anlasın istersin. O da senin için mi aynı şeyi düşünür bilmem. Sen eleştirmeye gör alınır, kırılır, her şeyi en iyi sen biliyorsun kızım der, dağıtır herşeyi. Bu değildir ki senin istediğin başka bir şeydir. Büyüdükçe kavgalar edilmese de kadınca hisler artar ve laflar ve tripler daha can yakıcı hale gelir. Bazen üzersin onu bile bile, gözünün içine baka baka. Sonra bin pişman olursun, yataklar küçülür sığamaz, yorganlar büyür ayağına dolanır uyuyamazsın.

Hep daha iyisi olsun, onunla hep çocukluktaki gibi ol, elinden tut yürüken o sonsuz huzurla. Yıllar sonra sevdiğin adamın elinden tutarken hissettiğin o şeye benzer tek duygunun annenin elleri olduğunu anımsa, hüzünlen.

Haykırmak iste "seni seviyorum" diye. Ama olmasın, olamasın. Nedenini de hiç bir zaman tam olarak bileme. Neden tekrar o küçük kız olamıyorum diye düşün. Neden büyümek bu kadar acı veriyor bazen diye düşün. Sonra bir gün benimde bir küçük kızım olursa diye düşün. O da mı büyüyecek diye düşün. Düşün, düşün...

Belki de kızlar korkar, annelerinin kaderinde kendi kaderlerinin yansımasından. Belki aynaların kaderi yansıtmaması için duacıdırlar. Neyin hıncıdır içimizdeki bu enerji? Ya da sadece benimki...Bilmem. Bilemem.

Sevgidir yine de esas olan. Hep seversin onu, hep sever o seni. Sonsuza kadar...İkimizde toprak olana kadar. Belki topraktan da ötesi vardır, kimbilir?