31 Aralık 2008 Çarşamba

Zaman

31 Aralıkmış, son günmüş, yeni yılmış...evet öyle peki sonra? Sonrası şu; iyi dilekler, hediyeler, telefon mesajları, sevgiler, saygılar...Kötü bişey mi? Yoo değil. Ama bana böyle günler, misal; sevgililer günü, anneler günü, yeni yıl vs. vs. pk bi aynı geliyo. Hani ne biliyim bu kadar mı ilgi odaklıyız. Nasıl yani? Şöyle ki; neden var bu günler? Efendim işte bu çer çöp arasında, bu yoğunlukta, kendine ve sevdiklerine vakit ayıramamanın ortasında bu günler can simidi misali..Yani ben şimdi napıyorum muhalefet miyim yani. Aslında bilmiyorum yani hiç sevgililer günü kutlamışlığım yok mesela, yeni yılla ilgili büyük planlar yaptığımda çok olmadı, ama gerçek bi muhalif değilim sanırım.
Aslında benim asıl kafama takılan şu, hani şu zaman kavramı.Tarihler mesela. Yani kendi kendimize yarattığımız zaman dilimleri var ve onlardan seçtiğimiz özel günler. Ya da işte onlara yüklediğimiz anlamlar. Yani baktığımızda ortada akıp giden bi zaman var ve bi diğer tarafta biz. Zaman bizden habersiz akıp giderken biz ona yükleyebildiğimiz herşeyi yükleme çabasındayız. İşimize gelince su gibi akar gider, işimize gelince geçmek bilmez. İşimize gelince babalar günü, işimize gelince sevgliler...Ama doğum günleri o günlerden değil bence. Yani insan olarak dünyaya gelmek ve o günü kutlamak güzell..Kutlayalım o kişiyi de onu bize getireni de:)
Vel hasıl kelam sayın okurlar, bunlar bizim safsatalarımız bence. He ama yok karışma biz böyle mutluyuz diyenlerdenseniz sorun yok. Hayat böyle bişey zaten, kısmen safsatalardan ibaret...
Yeni yılınız kutlu olsunnn....:)

26 Aralık 2008 Cuma

Mutsuz geçirilen dakikalar da hayattır...

Başkaları için sevinmenin çok güzel olduğunu biliyor musunuz? Eminim biliyorsunuzdur. Bundan 2 ay önce benim için çok güzel bir geceydi. Sevgilim bir anda nişanlım oluvermişti:) Komik geliyordu ikimize de "nişanlı" olmak. Ama burdaki asıl mevzuu biz değiliz. O gece iki canım arkadaşım sevgili oluverdiler -zaten sevgiliydiler evvelden- yani tekrar denemeye karar verdiler. Öyle sevindim ki...İçim ısınmıştı.
Şimdiyse başka bi canım arkadaşım aşık oldum diyo. Ne ala...:) Öyle üzülmüştüm ki o üzülürken ama ölmeyeceğini biliyordum acıdan. Kimse ölmez çünkü ben de yaşadım biliyorum...
Ama mutsuz geçirilen dakikalar, saatler, günler hatta yıllar da hayattır hem de en sahicisinden. Mutsuz olduğumuz için mutlu oluyoruz, mutsuz olduğumuz için yeni şeyler arıyoruz, mutsuz olduğumuz için daha güzel yazıyoruz:) mutluluğa ulaşmak için yaşıyoruz. Mutsuzluğun tadını bilene, mutluluk yavan gelir. Kıymetini bil ki anla, öğren, büyü, hisset, yaşa, kana, sev. İşte öyle...

21 Aralık 2008 Pazar

Beklemek

Zormuş beklemek. Bir hafta oldu bugün ayrılalı. Bir an önce bitsin istiyo insan. ama olsun bu da güzel bekliyorum işte doya doya, sindire sindire:)
Bir yandan hayat geçiyo yan taraftan. Birileri aşık oluyo:) Birileri ayrılıyo sevdiğinden. Birileri işinde çok mutsuz. Birilerinin işi de yok. Birileriyse yakında işsiz kalıcak:) Birileri Bush'a ayakkabı atıyo (ne hoş) birileri ölüyo, öldürülüyo. Yunanistan'da gençler bişeyler söylemeye çalışıyo. Birileri özür diliyo birilerinden ve diğerleri onlar özür diliyo diye onların Türk olmadığına karar veriyo. Birileri din değiştiriyo...yani akıp gidiyo bişeyler ve tarih yazılıyo çocuklarımız için. Kişisel tarihimize bile müdahale edemiyoken nerde kalmış dünya ya da ülke tarihine müdahale edebilmek...zoriş aslında yaşamak, hayatta kalmak, dahil olmak ya da olamamak. tercih yapmak bile zor yaşadığımız zamanda. yani içinde olduğun bişeyler var müdahale edemeden var olduğun olmak zorunda olduğun yerler var. binalar, otobüsler, evler...evin, işyerin...sen seçmişsin gibi görünen şeyler. aslında öyle olmayanlar. gençken yaşlanmak bu yüzyıla mı ait yoksa hep böyle miydi dersiniz? ben özgür tercihlerle yaşayabilmeyi isterdim. hepimiz adına bunu isterdim. Elif için, Ayşegül için, aşkım için, annem için, esen için...hepimiz için işte.

18 Aralık 2008 Perşembe

Düş

Düşümdekiler... öyle çok ki...düşümdeki dünya öyle aynı ki...öyle sıradan. İnsan gibi...Biz gibi. nasıl yani? biraz deniz var, biraz da tuz ve orman var nefes alan, aldıran. sen varsın sıcak, insan. yalan var pembesinden karasına...koskaca dünyada küçücük bir ben var. küçücük bir dünya.
Nefes almak istiyorum ben. bu dünyada nefes alabileceğim bir dünya açmak istiyorum kendime. İnsanların aynılaşmadığı ama bir o kadar da aynı olduğu bir dünya. herkesin iyi olmadığı ama iyiymiş gibi de görünmediği bir yer. bir varlık istiyorum. varolmak istiyorum. hissetmek.
zor olsun istiyoum yaşamak ama sarı, kırmızı, pembe yani ekşi, acı ve tatlı olsun istiyorum.
Çarka ortak olmak değil, çarktan olmadığım için ödül almak istiyorum. insaniyet ödülü. "tebrikler bu yıl sistemin dışında kalanladansınız" desinler. sizi bu ödülle sisteme ortak ettik diye sevinsinler ama ben bileyim ki aslı öyle değil hiç bir şeyin.
Kolay olmasın hiç bir şey. Zor ama tadına vara vara olsun. Olmaz mı? Küçük bir dünya olsun işte...