2 Şubat 2010 Salı

Gökdelenler

Şehrin uzunları da diyebiliriz onlara. Uzun boylarıyla sıyrılıverirler karmaşanın içinden göklere. O heybetlerine rağmen sessiz ve dingindirler sislerin içindeki başlarıyla. Yüzlerce ses, nefes barındırırlar içlerinde. Kimi zaman nefessiz bırakırlar içinde barınanları. Gerçek dünyaya kapalı bir atmosfer yaratırlar. Dışa açılacak bir pencereleri bile yokken içe açılanlarda neler vardır? Neler yaşanır?
İçerdekiler ve dışarıdakiler. İçerdekileri gizler gökdelenler. Dışarıdakileri dikizlerken. Onlara kapılarını açmaz, istemezse. Bırakmaz içerdekileri dışarıya.
Güneş batarken kışları gökdelenler ışıldamaya başlar kibirle. İçerdekiler terk ederken bir bir içeriyi, uzunlar yalnızlığı yaşar karanlıkta kalarak. Ama öyledir ki yalnızlıktan doğan kibirleri, karanlıkta da hep aydınlıktır bir yanları.
Sen gökdelen de olsan sevmez birileri seni. Sen büyük de olsan sevmez birileri seni. Büyüklük, mevkii ya da para değildir sevdiren seni. Büyüksen kork asıl kendinden, sana yüklenen büyüklüklerden kork. Çünkü o zaman yalandır etrafındakilerin sevgileri, ilgileri ya da her neyse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder