27 Şubat 2009 Cuma

Uykusuz

Uykusuz okuyo musunuz? Bence okumalısınız. Bence süper:) yani ben çok eğleniyorum. Her hafta sabırsızlıkla bekliyorum. Uğur Gürsoy, Umut Sarıkaya, Ersin Karabulut ve bunun gibi isimler güzel işler yapıyolar. Ve evet itiraf ediyorum ben yaptıkları işi çok kıskanıyorum:) :P evet kıskanıyorum. Bi kere süper bi zeka göstergesi ordaki bi çok iş. Bazılarıysa sadece eğlenmek için gibi yani şunu demek istiyorum kendi eğlendikleri işleri oraya koyuyolar sanırım. Ama çoookk kafa patlattıklarına eminim.
Yapılan işin özünde evet yetenek var bunu es geçemeyiz ama aslolan bir başka şeyse "gözlem yeteneği". Sıradan şeyler var o yazılarda ve karikatürlerde ama inan ya da inanma ya da öyle gör ya da görme bence ciddi bi felsefe bu yapılan. Sorgulama..direniş bir nevi. Belki kendileri de böyle tanımlamıycaktır bunu ama ben öyle görüyorum. İnanılmaz sıradan görünen şeyler okuduğunda sana kahkahalar attıran, sadece tebessüm ettiren ya da geyik gibi yazılan bir yazı üzerine saatlerce düşünmeni sağlayan şeyler...cümleyi her ne kadar bağlayamasam da bunlar güzel şeyler demek istiyorum aslında:) ve şöyle nitelemek istiyorum kendimce bu işi "güncel filozofluk". Evet günümüzde, bizim zamanımızda yapılan başka yönlü bir bir sorgulama bir felsefe aracı gibi bu iş.
Hani sorgulamayan, apolitik gençlik varya, işte onlar biziz. İşte orada çizen, yazan arkadaşlar öyle ya da böyle bişeyler söylüyolar. Dalga geçiyolar hepimizin -ve bazen kendilerinin- sıradan hallerimizle...
Yani durum bu ben özetle kıskanıyorum bu işi. En azından bir platformda seni dinleyen birilerine bir şeyler yazıyo çiziyo olmayı kıskanıyorum:)
Saygılar...

19 Şubat 2009 Perşembe

Yaşarken yazmak, yazarken yaşamak

Yazmak, yaşamak...yazmadan yaşamak..Nasıl yani? İnsan yazmadan durabilir mi? Yazmayan insan olabilir mi? Kendimi bildim bileli yazıyorum bişeyler. Anlamlı ya da anlamsız hiç düşünmedim bu şekilde sadece yazıyorum önemi de yok aslında. Ben sadece kendimi tutamadığım için yazıyorum. Ve sanki herkes böyledir gibi geliyo bana. Kıyıda köşede muhakkak bi defter vardır gibi.
Birikim, birikmesi, içinde birikmesi, bişeylerin birikmesi...Biriken şeyler var ve dışarı çıkmalı, yazılmalı ve anlatılmalı belki paylaşılmalı ama uçan sözlerdense kalan satırlar daha güzel:) Bir derdinin olması şarkıdaki gibi tıpkı, onu tutamamak içinde.
Ben kendimi yazdım hep ya da birilerini, duyguları, fikirleri. Benim olanları yazdım hep. Bi şekilde ortak olabildiklerimi yazdım. Ama hayal etmedim hiç, bi dünya kurmayı denemedim. İnsanlar, olaylar, hüzünler yaratmadım. Tanrılaşmadım hiç. Belki bi gün bir hikaye benimle varolur kim bilir? Tanrıcılık oynarım belki...
Okumak güzel ya hani yazmak daha da güzel sanki:)

18 Şubat 2009 Çarşamba

Bazıları ve Diğerleri

Bazıları daha farklıdır. Diğerleriyse anlamaz, nedir bu anlam veremez.
Bazıları öyledir. Kimisi dalga geçer, kimisi küçümser. Kimisi sırf bu yüzden "bazıları"ndan olmaktan vazgeçer. Bazılarından olduğunu saklar. İki tarafa da hoş görünür. Dengeyi kurar, bir nevi iki yüzlülük yapar. Dengeyle gelen dengesizliğe sebep olur aslında. Kendi ruhundaki dengesizliğe.
Diğerleri yukarda yaşar, daha rahat nefes alırlar ama bazıları yukarıda boğulur. Biri aşağıda, biri yukarıda boğuluyo, e bırakın o zaman herkes istediği yerde dursun. Bırakın da durabilsin.

17 Şubat 2009 Salı

Büyüyorum

Büyüyorum sanki.
Büyüdüğümü hissediyorum.
Her şarkıda, filmde, kitapta, insanda, yemekte, yazıda, yorumda, ölümde, yaşamda, sevgide, nefrette, yağmrda, çamurda, fırtınada, güneşte, düşte, düşümde, düyamda, dünyada...büyüdüğümü hissediyorum. Yaşlanmak değil bu, büyümek. Kendimi hiç de yaşlanıyo gibi hissetmiyorum aksine küçük bir kız büyüyor hala sanki...Bir sürü şey öğrenerek, hissederek, bilmedikleri hakkında ahkam keserek.
Seviyorum büyümeyi, olgunlaşmayı. Bir şey için başka düşünürken fikrimin değişmesini seviyorum. Değişim güzel, farklılık ve farkına varmak. Özümsemek. Yavaş yavaş değişiyo hep bi şeyler. Hayatı algılayışım değişiyo eminim daha da değişecek. Umarım da değişir. Kendimden fikirlerimden hoşnut olmadığımdan mı? Hayır. Tam tersi şu an ki beni çok seviyorum ama aynı beni 20 yıl sonrada seversem ortada bi sorun var gibi. Yani değişiyo her şey ve biz..ve fikirler..ve beğeniler...ve ben.
Büyümek güzel. Ama yaşlanmak nasıldır onu bilmiyorum:)

8 Şubat 2009 Pazar

Kadınlar ve Erkeklere

Aslında hiç bir şey vazgeçilmez değildir, geri dönülmez ya da affedilmez de değildir. Neden olsun ki! Olmamalı...Bu kadar keskin mi olmalı her şey? Beni aldatırsa onu asla affetmem ya da onsuz asla yaşayamam. Başka bir ya da; kesinlikle geri adım atamam...vesaire vesaire...Öyle mi gerçekten? Gerçekten bunun gibi kararlar aldığımızda yani özünde kendimin olduğumuzda, taviz vermediğimizde daha "doğru insan" mı oluyoruz ya da daha önemlisin daha mı mutlu oluyoruz? Ben hiçte öyle olduğunu düşünmüyorum.
Kendinden, özellikle ilişkilerde taviz vermek kötü sonuçlara yol açabiliyo, özellikle saygı kaybedildiği halde devam eden ilişkilerde ama şunu düşünmeden edemiyorum acaba gerçek olan nedir? Yani diyelim ki bir adam/kadın sevdiği kadını/adamı aldattı, şiddet gösterdi ya da çok üzücü bir şey söyledi. Evet bunların hepsi berbat şeyler, ilişkiyi yıpratan ve bişeyleri derinden yok eden şeyler. Ama şunu hiç duymadınız mı, örneğin kadın sürekli şiddet görüyordur, diyelim ki maddiyat falan da sorun değil, akıl sağlığı ve mantığı da gayet yerinde bir kadın ama nedense bir türlü ayrılamayan bir çifttir o adam ve o kadın. Neden? Ben henüz bilmiyorum ama böyle şeyler var, böyle filmler kitaplar var. Acaba onlara korkak mı demeliyiz? Dayak yemekten hiç korkmayan bir korkak mı? Gerçekten bana oldukça karmaşık geliyo aslında bu konu.
Bir de şu var. Ben de hep aldatılmayı ya da bunun gibi bir şeyi kabul edemeyeceğimi söyleyen kadınlardanım ama bazen durup düşünüyorum ve diyorum ki; insanız. Evet öle ve bu hayatta hiç bir şeyin garanti olmayacağını gösteriyo bana kalırsa. Bir anlık bir hata, sinir anı, alkol, başka insanların tahriki vs vs sebeplerle insanlar özellikle çiftler çok sevdiklerini çokça kırabiliyolar. Söylenen çok kötü sözler ve hareketler...Bunların rutine binmiş hali başka belki ama ben nedense şunu düşünmeye başladım; tepkiler, kızgınlıklar, üzüntüler, bunalmalar, nefretler, çok büyük sevgiler, tutkular, hırslar, entrikalar hepsi hepsi ve aşk tabiki hepsi bizim. Bizim için varlar, biz olduğumuz için ve elbetteki bizim de payımıza bunlardan bir kaçı düşecek ki yaşadığımızı anlayalım.
O yüzden ben diyorum ki bizi çok seven sevgilimiz, eşimiz herneyse bizi bir andan sevmekten vazgeçmiş olamaz. Ve bu az bulunan duygu için belki de affetmeye değerdir ne biliyim bilmiyorum belki ahkam kesmek kolay yaşamak çok çok daha zordur ama belki de denemeye değer.

7 Şubat 2009 Cumartesi

Canım Ananem

Ölmek, ölüm...Hep ağlatır mı? Öleni, kalanı..napar ölüm bize. Fena yapar. Çok kayıp yaşamadım ama canım ananem göçtüğünde buralardan hissettiğim ilk şeylerden biri pişmanlık oldu. Neden yaşlı olduğunu, yakında gidiceğini bile bile onunla daha çok zaman geçirmedim. Neden daha çok elini tutmadım, yanında daha fazla yatmadım. Neden daha fazla "kızanım" deyişini duymadım.
Öyle çok özlüyorum ki onu...tarifi yok biliyorum bunun. Onları yani "çok sevdiklerini" kaybedenler anlar sadece. Çok zordur. Boğazına düğümlenmesi bişeylerin. Onu bi daha göremeyeceğini düşünmek değil onu görememek çok zordur. Ne yaparsan yap onsuzluğa alışmak zorundasındır. Neden dersin bi çok kez, neden? Böyle çünkü...
Bi keresinde, ilk yılıydı sanırım ölümünün, dedim ki keşke bu kadar sevmeseydim keşke beni bu kadar sevdiğini bilmeseydim, bu kadar üzülmezdim. Sonra canım aşkım bana dedi ki "sakın böyle düşünme çünkü bu güzel ne kadar acı verse de bu güzel. Böyle sevmiş ve sevilmiş olmak güzel." Doğru söylemiş bu güzel seni düşünmek ananem çok güzel. Güzel yanaklarını sevdiğim günleri, koca kız olmama rağmen kucağında oturduğumu, kazık kadarken bile aynı yatakta yatmak istediğim günleri düşünmek hatırlamak güzel. Ama evet keşke olsaydın...keşke senin "ne olacaksın be kızanım sen" diye sorduğunda veremediğim yanıtı, işe girdiğimi, evleneceğimi, sevdiğim adamı görseydin. Göremedin...Napalım...Bi şey yapamayız biliyorum. Ama belkide gerçekten görüyosundur. İnanmak istiyorum buna. Baksana Kerem kocaman oldu:) Hep senin yanına gelir kıvrılırdı. Şimdi başörtülü birini gördüğünde sana benzetiyo. Ananem uzaklara gitti diyodu ilk başlarda geliceğini sanıyodu ama şimdi ölümü öğrendi. Öldüğünü biliyo ama anlamıyo tabi canım annem benim.
Seni çok özledim. Çok seviyorum seni bu hiç değişmiycek ama ben hep sen ölmiyceksin sanırdım. Gitmiyceksin hep kalıcaksın sanırdım. Nedendi bu yanılsama bilmiyorum.
Seni seviyorum:)

4 Şubat 2009 Çarşamba

Issızlaşmak

Pislik, kalabalık, keşmekeş, dağınık...
Sadelik, dinginlik, huzur, gerçek...
Kaos, düzen, sempati, nefret...Tüm duygular, iç içe geçmişlik...
Sığamamak, sığdıramamak.
Bilmek, onu bilmek, sevdiğini. Elini tutmak, sevişmek, elini tutarak sevişmek...Sarılmak sımsıkı, hiç olmadık zamanda avucunun içini öpmek. Yüzünü sevmek. Hayal etmek. Güzel yemek yapmak. Tadının damağında kalması.
Ayrılmak. Çok sevmek ama ayrılmak. Bir daha görmemek. Görsen de gölünce sevememek. Yalnız, yapayalnız kalmak.
Issızlaşmak.

Yeni değil "Issız Adam"dan sonra yazmıştım burada da paylaşayım dedim sevgili okurlar:) Elifler..Ayşegüller ve daha niceleri:P

2 Şubat 2009 Pazartesi

Ortaya karışık

Dünya değişip büyükler için daha da büyük olurken, çocuklar için eskide kalsa, kalabilse. Onlara saf bi dünya kalsa, masallarla dolu. Ağaçların, çiçeklerin "yeni dünyadaki" gibi taze olduğu, nefes alabilen bi dünya. Düşümdeki dünya...
Neden bu konuya bu kadar duyarlılaştım bilmiyorum. Sanki yarın çocuğum olucakmış gibi, sanki onu burda büyütmemeliymişim gibi. Tuhaf...
Olgunlaşmak mı bu?


Hafta sonu Benjamin Button'ı izledim. "Geriye doğru İlerleyen saat". Güzel bi bakış. Önce sonu görmek ya da başlangıcın son olması ya da tam tersi...bebek ölmek ama ruhu yorgun bi bebek. Nasıl yani? Aslında oturtamadığım şeyler var filmde belki bi daha izlemek lazım. Daha çok kafa yormak lazım belki de.

1 Şubat 2009 Pazar

Özledim çok...

Aklım bambaşka bir şehirde. Aklım sende...Ben sende..Öyle özledim ki seni, kokunu, yüzünü...Hiç bilmiyorum nasıl bi yerdesin. Yaşadıkların nasıl şeyler? Anlatıyosun ama öyle uzak ki anlayamıyorum sadece burdan öle ahkam kesiyorum. Ama çok merak ediyorum gerçekten nasılsın diye. İyiyim derken tam olarak nasılsın?
Hiç bi şey yapamamak. Ulaşamamak, uzanamamak... Özlemek, çok özlemek. Ama olsun geçicek zaman ve bı yıl da bahar gelicek, biliyorum gelicek.
Bu da güzel böyle sevmek, sevildiğini bilmek. Uzakta da olsan hissediyorum seni:) Sevgini biliyorum canım. Seni seviyorum:)